25 Mayıs 2023 Perşembe
Petrol ABD’de borç tavanı krizine dair yaşanan endişeler ve Rusya’dan gelen OPEC+’nın üretimi daha fazla kısmasının olası olmadığına dair açıklamalarla değer kaybetti.
Petrol, ABD borç tavanı çıkmazına ilişkin gerilimin artması ve Rusya’nın OPEC+’nın üretimi daha fazla kısma ihtimalini gerçekten uzak bulmasıyla geriledi.
ABD ham petrolü ülke stoklarının düşmesi ve Suudi Arabistan’ın spekülatörleri “dikkatli” olmaları konusunda uyarmasıyla son üç gün içinde yaklaşık yüzde 4 yükselmesi sonrası varil başına 74 dolara düştü. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings, borç tavanı anlaşmasını engelleyen siyasi partizanlığın yansıması olarak ABD’nin kredi notlarını düşürebileceğini açıkladı.
OPEC+ tarafında ise Rusya’nın üretimin daha fazla kısılmasına dair olumsuz açıklamaları takip ediliyor. Rusya Başbakan Yardımcısı Alexander Novak verdiği bir röportajda, OPEC+’nın Haziran başında altı ay içinde yapacakları ilk yüz yüze toplantıda daha önce alınan üretimi düşürme kararı sonrası herhangi bir yeni adım atmasının pek olası olmadığını söyledi.
Ham petrol fiyatları Çin’de yaşanan cansız büyümenin beklentileri karşılamaması ve ABD’de para politikasının daha da sıkılaşmasıyla yıl boyunca neredeyse yüzde 8’lik düşüş yaşadı.
Fed tarafında ise yetkililerin Haziran ayında faiz artışlarını durdurmaya eğimli oldukları değerlendirilse de enflasyonla mücadeleyi sona erdirmeye hazır olmadıklarının işaretlerini veriyorlar.
RHB Investment Bank Petrol ve Gaz Analisti Sean Lim, “Petrol piyasasının görünümü ABD’de borç tavanı krizi ve para politikasının daha da sıkılaşma ihtimali gibi makroekonomik faktörlerine fiyatlar üzerinde baskı kurmasıyla şimdilik kötü görünüyor. Yine de Çin’deki toparlanmanın hız kazanmasıyla fiyatların yılın ikinci yarıda artması gerekir” değerlendirmesinde bulundu.
Temmuz vadeli ABD ham petrolü, yüzde 0,4 düşerek varil başına 74,05 dolara geriledi.
Temmuz vadeli Brent petrol ise yüzde 0,3 düşüşle varil başına 78,16 dolara düştü.
25 Mayıs 2023 Perşembe
Fed Yönetim Kurulu üyesi Christopher Waller, ” Haziran toplantısında artış mı yoksa atlama mı yapacağımız, önümüzdeki üç hafta boyunca verilerin nasıl geleceğine bağlı olacak” dedi.
Fed Yönetim Kurulu Üyesi Christopher Waller, Fed’in Temmuz ayında oranları artırma eğilimiyle Haziran ayını artırması, duraklatması veya sabit tutması konusunda “esnekliği sürdürmesi” gerektiğinde ısrar ederken, Fed’in enflasyonla mücadelede ihtiyaç duyduğu kadar ileri gittiğine dair şüphelerini dile getirdi.
Waller, Kaliforniya, Santa Barbara’da yaptığı konuşmada, “Önümüzdeki birkaç ay içinde gelecek verilerin, nihai orana ulaştığımızı açıkça ortaya koymasını beklemiyorum” dedi.
Waller “Enflasyonun yüzde 2 hedefimize doğru hareket ettiğine dair net bir kanıt elde etmedikçe faiz artırımlarının durdurulmasını desteklemiyorum. Ancak Haziran toplantısında artış mı yoksa atlama mı yapacağımız, önümüzdeki üç hafta boyunca verilerin nasıl geleceğine bağlı olacak” dedi.
“İhtiyatlı risk yönetimi Haziran toplantısında faizin artırılmamasına işaret ediyor olabilir, ancak gelecek enflasyon verisine bağlı olarak Temmuz toplantısında faiz artırımı eğiliminde olabiliriz” ifadelerini de kullanan Waller, getiri eğrilerinde yaşanan terse dönüşün enflasyonun aşağı geleceğine inancı işaret ediyor olabileceğini de vurguladı.
25 Mayıs 2023 Perşembe
ABD’de federal hükümetin 31,4 trilyon dolarlık borç limitine ulaşarak nakit sıkıntısı çekmesine çok az bir süre kala borç limiti müzakerelerinde hâlâ bir anlaşma sağlanamazken, analistler uzun süreli temerrüdün ABD ekonomisini işsizliğin arttığı, krediye erişimin azaldığı ve hisse senedi piyasasında kayıplara neden olabileceği derin bir resesyona sürükleyeceği uyarısında bulunuyor.
ABD’yi sarsan borç krizinin ülkeyi resesyona sürüklemesi durumunda olabilecekler piyasalar tarafından yakından takip edilirken, ABD hükümeti temerrüde düşerse ve kriz hızla çözülmezse, başta hisse senedi piyasası ve istihdam olmak üzere ekonominin zarar görmeyen hiçbir noktasının kalmayacağına dikkat çekiliyor.
ABD’nin olası bir temerrüde düşmesinin, ABD tahvilleri üzerine kurulu küresel finansal sisteminde istikrarsızlığı tetikleyerek küresel ekonomiye de büyük zarar vereceği uyarısı da yapılıyor.
ABD Hazinesi borç limitinin artırılmaması halinde ülkenin 1 Haziran itibarıyla ödemelerini yapamayacağına dair uyarılarını yinelerken, Beyaz Saray ile Cumhuriyetçiler arasında haftalardır süren borç limiti müzakerelerinde hala bir anlaşmaya varılamadı.
Ülke tarihinde birçok kez sorun haline gelen borç limiti; yüksek enflasyon karşısında faiz oranlarının yükseldiği, resesyon beklentilerinin güçlendiği, sosyal yardımların genişlediği ve ABD hazinesinin borçlanma maliyetlerinin arttığı bir dönemde her zamankinden daha fazla risk taşıyor.
Ekonomistler, borç limitinin artırılması veya askıya alınması için son dakikaya kadar beklemenin bile iş dünyası ve Tüketici Güvenine ciddi zararlar verebileceğini, borçlanma maliyetlerini artırabileceğini ve ABD’nin kredi notunu olumsuz etkileyebileceğine dikkati çekiyor.
Borç limiti aşılırsa hükümet “faturalarını” ödeyemeyecek
ABD Hazinesi, her gün vergilerden gelir sağlıyor ve sosyal güvenlik yardımlarından kamu hizmetlerine kadar “faturalarını” ödüyor. Giderlerin gelirleri aşması ve borç limiti nedeniyle borçlanmasını artıramaması durumunda giderler ancak nakit girişi olduğu ölçüde karşılanabiliyor.
Borç limitinin artırılmaması ve olağanüstü önlemler olarak bilinen bir dizi nakit tasarruf aracının tükenmesi halinde ABD hazinesinin, yeni borçlanma yapamayacağı için harcamalarını gerçekleştirememe sıkıntısı yaşayabileceği belirtiliyor. Tüm yükümlülüklerini yerine getiremeyecek hazinenin, hangi ödemeleri yapacağını seçmek zorunda kalacağı kaydediliyor.
ABD’nin borçlarının geri ödemesi de sıkıntıya girerken, ülkenin mali yükümlülüklerini yerine getirememesi durumda temerrüde düşmesi söz konusu oluyor.
Sosyal güvenlikten sağlığa neredeyse her Amerikalıyı etkilenebilir
ABD Hazine Bakanlığı, borcun faiz ve anapara ödemeleri gibi belirli yükümlülüklere öncelik verme kabiliyetine sahip olsa da ani bir nakit akışı sıkıntısının, federal hükümeti kritik ödemeleri kaçırmaya veya ertelemeye zorlayabileceği belirtiliyor.
Bu ödemelerin, sosyal güvenlik, Medicare (65 yaş ve üstü kişiler için federal sağlık sigortası), Medicaid (düşük gelirlilere yönelik federal sağlık sigortası), askeri ve federal maaşlar, gazilere yönelik sosyal yardımlar gibi neredeyse her Amerikalıyı etkileyebilecek programları içerebileceği kaydediliyor.
Federal ödemelerin yapılamamasının ülke genelinde işletmelerden emeklilere pek çok kesim üzerinde ağır bir yük oluşturabileceği belirtiliyor.
Borç limitinin aşılması işsizliği artırabilir, krediye erişimi zorlaştırabilir
Analistler, borç limitinin aşılmasının ABD ekonomisine ciddi zarar vereceği uyarısında bulunuyor. Borç limiti konusunda süregelen belirsizlik bile yatırımcılar ve hisse senetleri üzerinde baskı oluşturuyor.
Kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s’e göre, borç limitinin bir haftadan kısa bir süre aşılması bile reel GSYH’de düşüşe, yaklaşık 2 milyon kişinin iş kaybına ve işsizlik oranının mevcut yüzde 3,5 seviyesinden yaklaşık yüzde 5’e yükselmesine neden olabilir.
Bu durumun daha yüksek faiz maliyetlerine de yol açabileceği belirtiliyor. Faiz oranlarındaki artışın Amerikalılar için ev ya da araba satın almayı veya bir iş kurmak için borç almayı zorlaştıracağı belirtiliyor.
Analistler, borç limitinin uzun süreli olarak aşılması durumunda ekonomiye maliyetinin daha da büyük olacağını vurguluyor.
Böyle durumda, ABD ekonomisinin büyüme oranının dibe vurması ve bu nedenle yaklaşık 8 milyon Amerikalının işini kaybetmesi, kredi ile borçlanma oranları keskin artması ve işsizlik oranının mevcut yüzde 3,5 seviyesinden yaklaşık yüzde 8’e yükselmesi beklenebilecek. Hisse senedi piyasasında keskin düşüş ile de 10 trilyon dolarlık bir servet silinebilecek.
“Ekonomik maliyetler çok büyük olacaktır”
Oxford Economics ABD Başekonomisti Ryan Sweet, borç limitinin birkaç hafta boyunca aşılması durumunda ekonomik maliyetlerin çok büyük olacağını söyledi.
Sweet, “Borç limitinin uzun süreli aşılması, finansal piyasa koşullarında ani bir sıkılaşmaya neden olacak, tüketicilerin ve işletmelerin krediye erişimini azaltacak, ekonomiyi resesyona sürükleyecektir. Dolayısıyla tarım dışı istihdam azalacak ve işsizlik oranı belirgin şekilde artacaktır” dedi.
Bunun artan işsizliğin tüketici harcamalarını azalttığı ve daha fazla işten çıkarmalara yol açtığı bir kısır döngüyü tetikleyeceğine dikkati çeken Sweet, ayrıca maliye politikasının resesyonu ele almada yapabileceklerinin sınırlı olacağı ve tüm yükün ABD Merkez Bankası’na (Fed) yükleneceğini aktardı.
Sweet, hisse senedi fiyatlarındaki düşüşün de hane halkı servetini azaltacağını belirterek, güvenin bozulacağını ve bunun tüketici harcamalarını olumsuz etkileyebileceğini ifade etti.