09 Kasım 2023 Perşembe
Türkiye’nin dış ticareti açısından kritik verilerden biri olan dış ticaret haddi Temmuz’da gördüğü iki yıllık zirvenin ardından Eylül’de de gerilemesine devam etti.
Eylül ayına ilişkin dış ticaret endeksleri, Türkiye’nin dış ticaret haddinde gerilemenin devam ettiğine işaret etti.
İhracat birim değer endeksinin ithalat birim değer endeksine bölünmesiyle hesaplanan dış ticaret haddi Eylül ayında 86,3 oldu. Böylelikle Temmuz’da görülen zirvenin ardından Ağustos’ta görülen gerileme Eylül ayında da devam etmiş oldu. Ağustos’ta dış ticaret haddi 86,8 olarak kaydedilmişti.
Dış ticaret haddinin 100’ün üzerinde bulunması; dış ticarete konu malların baz yılına göre pahalıya satılıp, ucuza satın alındığı için ihraç eden ülke lehine bir duruma işaret ederken tersi durum ülke aleyhinde bir tabloya işaret ediyor.
İhracat birim değer endeksi yüzde 1,2 azaldı
İhracat birim değer endeksi Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1,2 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre gıda, içecek ve tütünde yüzde 0,7 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 12,4 azaldı, yakıtlarda yüzde 11,2 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 0,3 arttı.
İthalat birim değer endeksi yüzde 17,1 azaldı
İthalat birim değer endeksi Eylül ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 17,1 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde yüzde 8,4 azaldı, yakıtlarda yüzde 43,4 azaldı, ham maddelerde (yakıt hariç) yüzde 18,0 azaldı, imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) yüzde 5,6 azaldı.
08 Kasım 2023 Çarşamba
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) iç borç stokundaki payı Ekim ayı itibariyle yüzde 4,6’ya geriledi. Böylelikle TCMB’nin payı deprem öncesi seviyelere yaklaştı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) makro ihtiyati çerçevede sadeleşme adımlarını sürdürürken, bilançosunda da sadeleşme eğilimine devam ediyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın verilerine göre Ekim ayında TCMB’nin iç borç stokundaki payı yüzde 4,6 seviyesine geriledi. Böylelikle TCMB’nin bu varlıklardaki payı deprem öncesi seviyelere yakınlaşmış oldu.
Geçen yılın sonunda açıklanan 2023 Para Politikası ve Liralaşma Stratejisi metninde 2023 yılında TCMB’nin tahvil alımlarının bilanço büyüklüğünün yüzde 7’sine kadar artırılması öngörülmüştü.
Bununla birlikte bu yılın Şubat ayında Türkiye’yi sarsan deprem felaketi sonrasında yapılan BES düzenlemesi ile kotasyon yoluyla bankalardan DİBS alımı ve piyasa yapıcı bankalardan doğrudan alımların devam ettiği görülmüştü.
Bu gelişmelerin etkisiyle TCMB’nin iç borç stokundaki payı Mayıs’ta yüzde 7,4’e kadar yükselmişti. Böylelikle pandemiden bu yana en yüksek seviye izlenmişti. Haziran 2020’de TCMB’nin iç borç stokundaki payı yüzde 7,6’ya çıkmıştı.
TCMB’de yaşanan yönetim değişikliğinin ardından bu payda gerileme eğilimi başladı. TCMB’nin iç borç stokundaki payı Temmuz’da yüzde 6’nın altına, Eylül’de ise yüzde 5’in altına geriledi. Pandemi etkilerinin ortadan kalktığı 2022’de bu pay yüzde 4’e kadar gerilemişti. Şimdi dikkatler TCMB’nin bu payını ne kadar kısabileceğine çevrildi.
08 Kasım 2023 Çarşamba
QNB Finansbank 2024 yılına ilişkin Türkiye büyüme tahminini yüzde 4’ten yüzde 3,5’e çekti. Banka ekonomistleri değerlendirmelerinde tüketim harcamalarındaki eğilime vurgu yaptı.
QNB Finansbank, tüketim harcamaları, kredi büyümesi ve sıkılaşmaya atıfta bulunarak 2024 Türkiye büyüme tahminini yüzde 4’ten yüzde 3,5’e revize etti.
Banka başekonomisti Erkin Işık ve ekonomistler Deniz Çiçek ile Kaan Özçelikkale’nin yayımladığı raporda kartlı harcama verilerindeki reel değişimin üç aylık ortalamasının ekim sonu itibarıyla negatife döndüğü belirtilerek “Bu sonuç, yılın ilk yarısında büyümeye en büyük katkıyı yapan tüketim harcamalarının ikinci yarıda zayıfladığına işaret etmektedir” denildi.
Ekonomistler ekim sonu itibarıyla 13 haftalık ortalama reel net kredi kullanımının sıfır seviyesinin altına inerek tarihsel eğilime göre yavaş bir reel kredi genişlemesine işaret ettiğini belirtti.
QNB Finansbank ekonomistlerinin raporunda şu değerlendirmeler yer aldı: TCMB’nin faiz artırımı ile likidite ve kredi düzenlemeleriyle yürüttüğü sıkılaştırmanın sürmesiyle, önümüzdeki dönemde reel kredi kullanımında daha belirgin bir yavaşlama olmasını bekleriz. Bu da bir miktar gecikmeyle birlikte, iç talep ve büyüme göstergelerinde zayıflamaya yol açacaktır.