18 Aralık 2022 Pazar
Rusya’nın doğalgaz arzını kesmesi sonrası Avrupa’da yaşanan enerji sorunu depoların doldurulmasıyla şimdilik aşılmış gibi görünüyor. Ancak uzmanlar önümüzdeki yıl Çin başta olmak üzere Asya’dan talebin artacağını öngörerek yaşanacak rekabetin uzun yıllar sürecek bir enerji krizine yol açabileceğini belirtiyor.
Avrupa, Ukrayna savaşı kaynaklı yaşanan enerji kıtlığında yaklaşık 1 trilyon dolarlık enerji maliyetiyle sarsılırken son on yılların en büyüğü olma potansiyeline sahip krizin yeni başlıyor olabileceği değerlendiriliyor.
Avrupa bu kış sonrası Rusya’dan çok az ya da hiç doğalgaz tedarik etmeden gaz rezervlerini doldurmak zorunda kalacak ve bu durumun tanker taşımacılığında rekabeti yoğunlaştırması bekleniyor.
Bölge ülkeleri sıvılaştırılmış doğalgaz ithal etmek için daha fazla tesisi devreye alsa da ABD ve Katar gibi ülkelerin ek üretim kapasitesinden sağlanacağı hesaplanan doğalgazın 2026 yılına dek hazır olmayacağı ve dolayısıyla pazarın bu tarihe kadar sıkışık kalması bekleniyor. Bu durum yüksek enerji maliyetlerinde kaçış olmayacağına işaret ediyor.
Olağanüstü hal yıllarca sürebilir
Brüksel’deki düşünce kuruluşu Bruegel hükümetlerin sağladığı 700 milyar doların üstünde yardım sayesinde işletmelerin ve tüketicilerin zararın büyük kısmından kaçınmasını sağladığını ancak olağanüstü halin yıllarca sürebileceğinin altını çiziyor.
Ülkelerin faiz oranlarını artırması ve yavaşlayan ekonomilerin resesyon yaşanması muhtemel görünürken milyonlarca haneye ve işletmeye yapılacak yardımların uzun süre sürdürülmesi mümkün görünmüyor.
S-RM Danışmanlık Direktörü Martin Devenish konuyla ilgili, “Kurtarma paketleri, hibeler gibi tüm faktörleri topladığınızda gülünç derecede büyük bir para ortaya çıkıyor. Önümüzdeki yıl hükümetlerin bu krizi yönetmesi çok daha zor olacak” değerlendirmesinde bulundu.
AB ülkelerinin yarısı belirlenen borç limitlerini aşmış durumda
Avrupa’da hükümetlerin mali kapasiteleri hali hazırda zorlanmaya başladı. Avrupa Birliği’ne üye devletlerin yarısının borcu birliğin sınır limit olarak belirlediği Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’nın yüzde 60 oranını aşmış durumda.
Bloomberg’in piyasa verilerini derleyerek ortaya çıkardığı 1 trilyon dolarlık miktar, tüketici ve işletmeler için enerji maliyetlerinin geldiği seviyeye dikkat çekerken bu rakamın bir kısmı sağlanan yardım programları ile dengelenmişti. Bruegel, Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından bu ay yayımlanan bir raporda yer verilen talep ve fiyat artışıyla tahminleriyle benzer bir öngörüye sahip olduklarını belirtiyor.
Geçtiğimiz yaz rekor fiyatlara rağmen yaşanan depoları doldurma yarışı arz üzerindeki baskıyı şimdilik hafifletmiş görünse de dondurucu havalar bu kış Avrupa’nın enerji sistemine ilk gerçek sınavını yaşatacak. Alman enerji şebeke otoritesi geçtiğimiz hafta yeterli gaz tasarrufu yapılmadığı ve tüketim seviyeleri de dahil olmak üzere beş önemli göstergeden ikisinin kritik seviyeye ulaştığı uyarısında bulundu.
Tasarruf tedbirlerine rağmen 2023’te arzı açığı 27 milyar metreküp olabilir
Kısıtlı arz nedeniyle işletmeler ve tüketicilerden kullanımlarını azaltmaları istenirken Uluslararası Enerji Ajansı AB’nin bu yıl gaz talebini 50 milyar metreküp azaltmayı başardığını açıkladı. Öte yandan bölge Rus arzının sıfıra düştüğü ve Çin LNG ithalatının 2021 yılı seviyelerine döndüğü bir senaryoda 2023 yılı için hala 27 milyar metreküplük potansiyel bir açıkla karşı karşıya.
İsveç bankası SEB AB Emtia Başanalisti Bjarne Schieldrop, “Gaz arzı mutlak bir ihtiyaç ve Avrupa’da muhtemelen yaygın şekilde depolama çabalarına şahit olacağız. AB’de doğalgaz stoklarını doldurmak için yarış başladı” değerlendirmesinde bulundu.
Avrupa Komisyonu olası bir arz krizini önlemek için minimum hedefler belirlemiş durumda. Buna göre 1 Şubat’a kadar ısınma sezonunun sonuna kadar rezervlerin tükenmesi ihtimalinden kaçınmak için depolama tesislerinin en az yüzde 45 doluluk seviyesinde olması öngörülüyor. Kışın ılıman geçmesi durumunda ise hedef yüzde 55 seviyesinin üzerinde kalmak olarak belirlendi.
Asya’da soğuk hava ve ekonomik toparlanma rekabeti kızıştıracak
Avrupa’ya LNG ithalatı rekor seviyelere ulaşırken Almanya’da yeni yüzen LNG terminalleri açılmaya başladı. Hükümet destekli satın almalar sevkiyatların yönünü Çin’den Avrupa’ya çevirmesine yardımcı olsa da Asya’da mevsimin daha soğuk geçmesi ve Pekin yönetimin Kovid kısıtlamalarını hafifletmesinin ardından yaşanacak potansiyel bir güçlü ekonomik toparlanmanın bunu daha da zorlaştıracağı değerlendiriliyor.
China National Offshore Oil’e bağlı Institute of Energy Economics’e göre Çin’in 2023 yılı için doğalgaz ithalatının bu yıla göre yüzde 7 daha yüksek olacağı hesaplanıyor. Kamu sahipli şirket gelecek yıl LNG tedarikini güvence altına alma çalışmalarına başlarken ek kapasite alımları için Avrupa ile doğrudan rekabete girmiş durumda. Bu yıl Çin’in gaz talebinde yaşanan tarihi düşüşü küresel arzın yaklaşık yüzde 5’ine karşılık geliyor.
Bununla birlikte Avrupa’nın tek sorunu Çin’den gelecek talep değil. Diğer Asya ülkeleri de daha fazla gaz tedarik etmeye hazırlanıyor. Bu yıl dünyanın en büyük LNG ithalatçı ülkesi olan Japonya, hükümetin alımları sübvanse etmesiyle birlikte stratejik bir rezerv oluşturmayı planlıyor.
Kamu desteği sürdürülebilir değil
Bu yıl Temmuz ayında 345 euro ile zirve yapan Avrupa vadeli gaz fiyatları sonrasında megavat-saat başına 135 euro civarına geriledi. Bloomberg Economics Avrupa Başekonomisti Jamie Rush’a göre fiyatların 210 euroya yükselmesi durumunda ithalat maliyetleri GSYİH’nın yüzde 5’ine ulaşabilir. Uzmanlar bu senaryonun daha önce öngörülen hafif resesyonu derin ekonomik gerilemeye dönüştürmeye ve hükümetlerin yardım programlarını kesmesine sebep olabileceğini belirtiyor.
Yüksek enerji maliyetleri özellikle otomotivden kimyasallara kadar çeşitli ürünleri ürütmek için uygun fiyatlı enerjiye bağımlı olan Almanya gibi ülkeler için ABD ve Çin ile rekabet gücü yaşaması anlamına geliyor.
Almanya’da düşük doğalgaz fiyatlarının mucidi olarak bilinen Massachusetts Amherst Üniversitesi Ekonomisti Isabella Weber önümüzdeki dönemle ilgili, “Enerji fiyatlarındaki sert artışın potansiyel olarak müthiş siyasi ve sosyal yansımaları olacağı ve Alman ekonomisinin omurgasında yaşatacağı şok göz önüne alındığında, Alman hükümetinin müdahale etmesi önemlidir” değerlendirmesinde bulundu.
(Kaynak: BloombergHT.com )